30 Kasım 2011 Çarşamba

MEDYADA OSMANLI ARŞİVİ -3-

Türkiye'den Gazze'nin tapusunu istedi
  • 24 Kasım 2011 - 11:53
  • Milliyet.com.tr » 
  •  
  • Gazze’deki yönetiminin İçişleri Bakanlığı Sivil İşler Müdürü Riyad Zeytuni, Türkiye’den Osmanlı dönemine ait Gazze’nin tapu ve nüfus kayıtlarını istediklerini, ancak kendilerine verilmediğini belirterek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yardımcı olmalarını talep etti.


  • GAZZE (A.A)
  • Zeytuni, AA’ya yaptığı açıklamada, 2008-2009 savaşında ellerindeki kayıtların bombardımanda yok edildiğini, İsrail’in de kendilerine bu belgelerin kopyasını vermeyi reddettiğini kaydetti. Geriye sadece Türkiye’de bu kayıtlara ulaşma imkanı kaldığını, o yüzden de Mayıs ayında Ankara ve İstanbul’a ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Zeytuni, Tapu Kadastro ile Devlet Arşivleri’ne gittiklerini ve talepte bulunduklarını ifade etti. Zeytuni, "Tapular, vakfiyeler ile ilgili belgeler ya da doğum-ölüm kayıtları gibi belgeler bizim için çok önemli. Çünkü onlar bizim geçmişimizi belgeliyor, nereden geldiğimizi, kökenimizi ortaya koyuyor" dedi.

    "TÜRKİYE'DEKİ KAYITLARDA NERDEN GELDİĞİMİZİ GÖRDÜK"
  •  
  • Gazze’nin eskiden ticaret yolları üzerinde olduğuna dikkati çeken Zeytuni, Filistin’e gelip yerleşen, evlenen birçok yabancı bulunduğunu, bunların bazılarının da Osmanlı Türkü olduğunu söyledi.

    Türkiye ziyaretlerinde kayıt ve tapuların bir kısmını gördüklerini anlatan Zeytuni, "Aradığımız bazı isimlere bile kayıtlara rastladık. Nereden geldiklerini gösteriyor. Bunlara Türkiye’deki kayıtlarda ulaşılabilir. Yetkili kardeşlerimizden kopyalarını istedik. Bunların bir kısmı aynen Osmanlı zamanında olduğu gibiydi, hatta bir kısmı Arapçaydı. Örneğin Seyid Haşim, Şeyh Zekeriya ve El Sedra Camileri gibi. Hatta bu camilerde çalışanların isimleri ve maaşlarını bile gördük" şeklinde konuştu. Zeytuni, ancak kayıtların kendilerine verilmediğini, Filistin Büyükelçiliği üzerinden başvuru yapmalarının istendiğini söyledi.

    GÜL VE ERDOĞAN'A ÇAĞRI
  • Filistin daha önce hiç bağımsız olmadığını, bir devletten diğerine geçtiğini dolaysıyla kendi arşivleri olmadığına dikkati çeken Zeytuni, şöyle devam etti: "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan bu kayıtları özellikle de Osmanlı zamanında kayıtlara geçen isimleri, tapuları, ölüm-doğum kayıtlarını talep ediyoruz. Kendi aslımızı bulmamız bu kayıtlara bağlı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den bu kayıtları istiyoruz zira bunların hepsi Osmanlı arşivlerinde. Bu kayıtlar ancak Filistin’e geldiğinde bir işe yarar. Çünkü bizler ile ilgili." -Osmanlı 4 asır hükmetti- Gazze, 2007 yılından beri Batı Şeria’da kurulu Ramallah yönetiminden bağımsız olarak Hamas tarafından yönetiliyor. İki hükümet arasında da ciddi anlamda sorun yaşandığından birçok konuda işbirliğine gidilemiyor. Türkiye’deki büyükelçilik ise Ramallah yönetimini temsil ediyor.

    Gazze, dünyadaki en eski şehirlerden biri olarak kabul ediliyor.

    Bulgular, Gazze’deki insanlık tarihinin 5000 yıl öncesine dayandığını gösteriyor.

    Eski Mısır, Roma, ardından da Bizans’ın egemenliği atına giren Gazze, 635 yılında İslam orduları tarafından fethedildi. Eyyubiler ve Memlüklülerin de hüküm sürdüğü Gazze, 1516’da Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı, 7 Kasım 1917’de Gazze’den çekilmek zorunda kaldı.

    Ardından İngiliz hakimiyetine giren Gazze, 1948 Arap-İsrail Savaşı sonucu Mısır, 1967 savaşında ise İsrail’in kontrolü altına girdi. İlk intifadan 6 yıl sonra İmzalanan Oslo Barış Anlaşması ile İsrail askerleri Gazze’den çekildi. Daha sonra İsrail yerleşim yerleri de kaldırılınca Gazze tamamen Filistin’in kontrolü altına girdi. Ancak Hamas’ın iktidara gelmesiyle Gazze’ye kara, hava ve denizden abluka uygulanmaya başlandı. 2008-2009 savaşında ise binden fazla Gazzeli hayatını kaybetti.

MEDYADA OSMANLI ARŞİVİ -2-

Bunlar da Türkiye'nin gerçeği

Milli Gazete 28 KASIM 2011

CHP'li Hüseyin Aygün'ün "Atatürk, Dersim Katliamından haberdardı" çıkışıyla başlayan tartışmalar Türkiye'nin yakın geçmişine projektör tuttu. Türkiye 1937-1938 yıllarında Dersim'de neler yaşandığını yeni yeni öğrenirken, 1920-1927 yılları arasından görev yapan  İstiklal Mahkemeleri'nin katlettiği binlerce insanın akıbeti henüz gün yüzüne çıkmış değil.
Çoğu insanın sırf Müslüman kimliğinden dolayı asıldığı İstiklal Mahkemelerinin Dersim'den daha büyük facialara sebep olduğu bilinen bir gerçek. Şapka dayatmasına karşı çıktığı için idam edilen İskilipli Atıf Hoca, İzmir'de asılan İsmail Canbulat, cinayete kurban giden Ali Şükrü Bey bu karanlık dönemde katledilen binlerce isimden sadece birkaçı.

Arşivlerin tamamının açılması gerekiyor

Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Vahdettin Engin, sadece Dersim olayları değil, İstiklal Mahkemesi arşivlerinin de açılması gerektiğini söyledi. Engin, "Tarihimizle yüzleşmemiz için sadece Dersim olaylarının değil, İstiklal Mahkemeleri'nin idamlarının da arşivleri açılmalıdır. O zaman binlerce insan sorgusuz sualsiz asıldı. İskilipli Atıf Hoca, Ali Şükrü Bey cinayeti, İsmail Canbulat'ın idamı da var. Bütün bunların açılması gerekir" dedi.

Dindarlar  çok ciddi şekilde ezildi

Sosyolog - Yazar Ali Bulaç, "İstiklal Mahkemesi arşivleri mutlaka açılması gerekiyor. Ancak bu da yetmez Cumhuriyet arşivlerinin hepsi açılması gerekiyor. İç işleri arşivi, Dış işleri arşivi, Başbakanlık arşivi ve Genelkurmay Başkanlığı'nın arşivlerinin hepsi açılması gerekiyor. O zamanlarda mağdur ve eziyet edilenlerin arşivleri tamamının açılmasıyla insanlarımız tarihleriyle yüzleştirilmeli. O dönemlerde Kürtler ve Aleviler mağduriyete uğradı. Dindarlara da çok ciddi bir şekilde eziyetler edildi."

İskilipli Atıf Hoca

İskilipli Atıf Hoca, Şapka Kanunu'na muhalefet ettiği gerekçesiyle 1926 yılında İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp idam edildi. İslam Teali Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer alan Atıf Hoca, Milli Mücadele karşıtı bir beyannameyi desteklemediğini açıklamasına rağmen 26 Aralık 1925'te gözaltına alındı. 26 Ocak 1926'da Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılanan Atıf Hoca için savcılık 3 yıl hapis cezası istedi. Ancak Mahkeme Başkanı Kel Ali lakaplı Ali Çetinkaya, müdafaa yapmaya gerek görmeyen İskilipli Atıf Hoca'yı idama mahkûm etti.

Ali Şükrü Bey

1884-1923 yılları arasında yaşayan siyaset adamı Ali Şükrü Bey, 1904'te Heybeliada'daki Bahriye Mektebi'ni bitirerek bahriye erkanıharp subayı olarak göreve başladı. 1909'da kurulan Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyeti'nin ikinci başkanı oldu ve Donanma dergisini çıkardı. İttihat ve Terakki'ye karşıydı. 1920'de son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Trabzon mebusu olarak siyasal yaşama atıldı, Meclis'in geçici olarak da olsa kapatılmasına karşı çıktı.

İsmail Canbulat

1912 yılında İzmit milletvekili olarak mebuslar meclisine giren İsmail Canbulat, Balkan Savaşı'na gönüllü yedek subay olarak katıldı. Savaştan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği yaptı. 1923 yılında TBMM II. dönem İstanbul milletvekili oldu. Rauf Bey'le birlikte Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucusu ve yöneticileri arasında yer aldı. 1926 İzmir suikastının ardından tutuklandı. İzmir'de Atatürk'e düzenlenen suikastla ilgisi olduğu iddiasıyla İzmir'de İstiklal Mahkemesi kararıyla 1926'da asılarak idam edildi.
Türkiye 1937-1938 yıllarında Dersim'de neler yaşandığını yeni yeni öğrenirken, 1920-1927 yılları arasından görev yapan İstiklal Mahkemeleri'nin katlettiği binlerce insanın akıbeti henüz gün yüzüne çıkmış değil. Yargısız infazların yapıldığı, çoğu insanın sırf Müslüman kimliğinden dolayı asıldığı bu mahkemelerin Dersim'den daha büyük facialara sebep olduğu bilinen bir başka gerçek. Buna rağmen hala İstiklal Mahkemeleri'ne ilişkin bir çalışma yapılmış değil. İstiklal Mahkemeleri'nin katliamlarına ışık tutacak Devlet Arşivleri, Genelkurmay Arşivleri, hal kapalı. Toplumu yeniden dizayn etmek, baskı altına almak ve muhalefeti yok etmek için kurulan bu mahkemelerin hukuki dayanaktan yoksun oldukları ve hukuku işletmek için değil gasp etmek için kurulduğu da gerçeğin bir başka boyutu. STK'lar, akademisyen ve yazarların ortak görüşü o döneme ait arşivlerin açılarak karanlık bir dönemim aydınlığa çıkarılması yönünde.

Cumhuriyet arşivlerinin tamamen açılması gerekiyor

Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Vahdettin Engin ise, sadece Dersim olayları değil, İstiklal Mahkemesi arşivlerinin de açılması gerektiğini söyledi. Engin, "Tarihimizle yüzleşmemiz için sadece Dersim olaylarının değil, İstiklal Mahkemelerinin idamlarının da arşivleri açılmalıdır. O zaman binlerce insan sorgusuz sualsiz asıldı. İskilipli Atıf Hoca, Ali Şükrü Bey cinayeti, İsmail Canbulat'ın idamı da var. Bütün bunların açılması gerekir. İstiklal Mahkemesinin arşivlerinden bir kısmı basına yansımıştır. Ancak bunların tamamı açılmalıdır. Çünkü basına yansıyanlar bunların bir kısmı ve yeterli bilgi verilmiyor. İstiklal Mahkemesi arşivleri 1921'den bu yana var. Bütün kapalı arşivlerin açılması gerekiyor. Buna İstiklal Mahkemesi arşivleri de dahil olmak üzere. Sadece Dersim veya İstiklal Mahkemesi arşivleri değil Cumhuriyet arşivlerinin de tamamı açılması gerekiyor." diye konuştu.

İstiklal Mahkemesi arşivleri mutlaka açılmalıdır

Dersim olaylarından sonra İstiklal Mahkemesinin Arşivleri de açılması gerekiyor diyen Sosyolog - Yazar Ali Bulaç ise, "İstiklal Mahkemesi arşivleri mutlaka açılması gerekiyor. Ancak buda yetmez Cumhuriyet arşivlerinin hepsi açılması gerekiyor. İç işleri arşivi, Dış işleri arşivi, Başbakanlık arşivi ve Genelkurmay Başkanlığının arşivlerinin hepsi açılması gerekiyor. O zamanlarda mağdur ve eziyet edilenlerin arşivleri tamamının açılmasıyla insanlarımız tarihleriyle yüzleştirilmeli. O dönemlerde Kürtler ve Aleviler de mağduriyete uğradı fakat dindarlara da çok ciddi bir şekilde eziyetler yapıldı. İstiklal Mahkemesi arşivleri açılarak bunlar gün yüzüne çıkmalıdır. Çünkü bu büyük rahatsızlık veren bir şey. Cumhuriyet arşivlerinin tamamı açılarak insanlar tarihleriyle yüzleşmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.

O mahkemelerde yargısız infazla yapıldı

İstiklal Mahkemesi arşivlerinin açılması konusunda görüşlerini gazetemize anlatan Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal şöyle konuştu: "Son zamanlarda gündeme gelen Dersim olayları evet çok önemli. Ve devlet bu konuda özür diledi. Ancak devletin o kadar çok özür dilemesi gereken yer var ki sayılamaz. Ancak bir dersim olayı diye tutturdular o şekil gidiyor. Dersim sadece daha bunlardan biriydi. İstiklal Mahkemesi'nin arşivleri tabi açılması lazım. Hem de tamamı açılarak vatandaşlar tarihiyle yüzleşmesi gerekiyor. O zamanlar binlerce insan sorgusuz sualsiz idam edildi biz sadece anlatılanları dinleyerek bilgilendiriliyoruz. Devlet İstiklal Mahkemesi arşivlerini açarak bizi geçmişimizle yüzleştirmesi gerekiyor. Dersim olaylarını gündeme taşıdı, İstiklal Mahkemesi Arşivlerinin de açılarak gündeme getirilmesi gerekiyor."

Kemalizm'i korumak için kuruldu

Tarihçi Yazar Cezmi Yurtsever, "İstiklal Mahkemesinin kurulmasındaki amaç Kemalizm'i korumaktı. O yılarda dindar insanlar ezildi, Kürtler ezildi yani vahşi bir uygulama gerçekleştirildi. Bunlar uluslar arası hukuka aykırıdır. Şeyh Sait olayları halen tam manasıyla aydınlanmış değildir. Mahkemelerin geçmişte yaşanan bu uygulamalara ilişkin soruşturma açması gerekiyor. En azından 1960'a gelinceye kadar geçen sürede yaşananlara ilişkin bunu yapabilir. Çünkü İstiklal Mahkemelerinde hukuk adına haksızlıklar yapımlı,  binlerce insan yargılanarak suçsuz yere idam edilmiştir. İnsanlar tarihleriyle yüzleşmesi lazım. Milletin aydınlandırılması gerekiyor." ifadelerini kullandı

MEDYADA OSMANLI ARŞİVİ -1-


Devlet arşivleri ilgi bekliyor
Milli Gazete
29 KASIM 2011 SAL 00:15
Türkiye'nin yakın ve uzak geçmişine ışık tutacak belge ve bilgilerin saklandığı Arşivler'de çalışanların durumu sıkıntılı. Özellikle personel ihmal edildiği kanısında. İşte çalışanların gözünde kurumun içine düştüğü çıkmaz.
·                   
Tüm dünyada bilgiye erişimde "demokrasi ve açıklık" kavramları ön plana çıkmıştır. Batı ülkelerinde arşivler, Avrupa Birliği müktesebatından olan "bilgi edinme hakkı" ve "haber alma özgürlüğü" gibi konuların temelini oluşturmaktadır.
Arşivler, bir ülkenin tapu senedi, bir milletin kimliği, hakları, hatıratı, maddî ve manevî değerleri ile onu geçmişinden bugününe ve yarınlarına bağlayan temel dayanaktır.
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde bulunan Osmanlı dönemi belgeleri, Türkiye'nin olduğu kadar, müstakil devlet kurmuş orta ve Yakın Doğu, Balkan, Akdeniz, Kuzey Afrika ve Ön Asya ülkelerinin tarihine kaynak teşkil ettiği gibi, ülkelerin arasındaki problemlerin çözümüne de ışık tutmaktadır.
Cumhuriyet dönemi arşivleri de Millî Mücadele'yi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetleri ile bunların çalışmalarını, Cumhuriyetin ilânını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşunu, yeniden yapılanması ve ortaya koyduğu yenilikleri, geçirdiği çeşitli safhaları ve elde edilen neticeleri gösteren arşivler olması bakımından, üzerinde durulmaya değer nitelik ve zenginliktedir.
Ülkemizde arşiv hizmet ve faaliyetlerinin düzenlenmesine yönelik olarak bugüne kadar çeşitli mevzuat çalışmaları yapılmakla birlikte bu düzenlemeler, arşivlerle ilgili meselelerimizin çözümüne kalıcı katkı sağlayacak yeterlilikte olmamıştır.
Halen yürürlükte bulunan 3473 sayılı "Muhafazasına Lüzum Kalmayan Evrak ve Malzemenin Yok Edilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" 9 maddeden müteşekkildir. 7, 8 ve 9. maddelerin, kaldırılan hükümler, yürürlük ve yürütme maddeleri olduğu göz önüne alındığında; kanunda arşiv hizmet ve faaliyetleriyle ilgili olarak 6 madde kaldığı, ihtiyaç duyulan düzenleyici, caydırıcı ve cezaî hükümlerin ise bu maddeler arasında yer almadığı görülmektedir. Mevcut mevzuat, Millî Arşiv hizmet ve faaliyetlerini istenilen amaçlara uygun olarak tanzim etme yeterliliğine ve gücüne sahip değildir. Arşiv Kanunu'nun uygulamalarından elde edilen tecrübeler ışığında ve başta AB ülkeleri olmak üzere, gelişmiş ülkelerin arşivleri de dikkate alındığında, Kurumun mutlaka müstakil bir "Teşkilat  Kanununa" ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan; ülkemizde arşiv hizmet ve faaliyetlerinin düzenlenmesine yönelik olarak bugüne kadar yapılan yasal düzenlemelerde "Muhafazasına Lüzum Kalmayan Evrak ve Malzemenin Yok Edilmesi" şeklinde adlandırılmış olup, "Arşiv" ve "Belge" ibareleri hiç kullanılmamıştır. Bu da, kanuna muhatap olanlarda yalnızca "evrakların ne şekilde imha edileceği..." yönünde bir izlenim bırakmıştır. Bu sebeple tasarı ilk defa "Millî Arşiv Kanunu" şeklinde adlandırılmıştır.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde Üniversitelerin Kamu Yönetimi, İktisat, İşletme, İletişim, Tarih, Edebiyat, Arşiv, Sanat Tarihi, Kütüphanecilik, İlahiyat, Doğu dilleri vb. ihtiyaç olan farklı bölümlerinden mezun olanlar çalışmaktadır.  Kurum personeli 1988 yılından beri 3056 sayılı 'Başbakanlık Teşkilat Kanunu'nun 35. maddesine göre 'Sözleşmeli Personel' olarak istihdam edilmiştir. Merhum Özal Hükümetleri konuya ciddi anlamda önem vererek üniversite mezunlarını kuruma kazandırmıştır. O yıllarda alınan personel gazete ilanı ile "Arşiv Uzmanı" unvanı ile alınacağı duyurulduğu ve alındığı halde sözleşmeli personel olarak çalıştırılmıştır. Sözleşmeli Personel yapısı istismara ve keyfi uygulamalara açık bir istihdam şeklidir. Bu kurumda çalışan personel zaman içerisinde göreve gelen Başbakanlık Müsteşarlarının keyfi uygulamalarına maruz kalmışlardır. 1998 ile 2001' li yıllar arasında askerlik görevini yapmak üzere kurumdan ayrılan personel askerlik dönüşünde tekrar görevine başlatılmamıştır. Aynı dönemde memur maaşlarına yansıtılan zam oranı sözleşmeli personelin tamamına aynı oranda yansıtılmamıştır. Personelin bir kısmı İdare mahkemelerinde senelerce süründürülmüştür.
57. Merhum Erbakan Hükümeti, hizmetli sınıfının da altına inen Devlet Arşivlerinde çalışan Sözleşmeli Personel maaşlarında ciddi bir iyileştirme yaparak kurumun yetişmiş personelinin kurumdan ayrılmasının önüne geçmiştir. Merhum Başbakanımız Profesör Doktor Necmettin Erbakan bütün personel tarafından her zaman hayırla yad edilmektedir.
Günümüzde AK Parti Hükümetlerinin Başbakanları tabii olarak arşivlerimizin zenginliğinden, otuzdan fazla ülkenin tarihinin Osmanlı Arşivinde olduğundan, Kerkük Musul'un Filistin'in tapusunun bizde olduğundan gururla bahsetmektedir. Son günlerde Cumhuriyet dönemine ait belgeler bizzat Sayın Başbakan tarafından kamuoyuna açıklanmaktadır. Ermeni meselesinde tüm dünyaya meydan okunmaktadır. Arşivlerimizin açık olduğu yerli yabancı tarihçilerin rahatlıkla arşivlerimizde araştırma yapabileceği vurgulanmaktadır. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız yurtdışı programlarında gittikleri ülkelere mutlaka geçmişle ilgili bağlarımızı hatırlatmak amacıyla Osmanlı dönemine ait arşiv belgesi hediye olarak götürmektedirler. Başbakanımız şunu unutmamalıdır ki Dersim, İstiklal mahkemeleri, yassı ada ve CHP evrakı gibi yakın döneme ait arşiv belgelerini milletin hizmetine en güzel şekilde hazırlayan arşiv çalışanlarıdır.
Başbakanlık ve Türkiye'deki kamu kurumları arasında müstesna bir yeri olan Devlet Arşivleri 7 yıldır TS EN ISO 9001:2008 belgesini alarak Toplam Kalite Yönetimini uygulayan bir kurumdur. Ak Parti Hükümetinin Osmanlı Arşivleri için Kağıthane ilçesinde çok güzel bir arşiv kompleksi yapması takdir edilecek bir husus olmasına rağmen eksik olan şey yıllardır bu kurumun çilesini çekmiş olan personelin mağduriyetinin bir an önce giderilmesidir.
Yıllardır başına bone, elinde eldiven, yüzünde maske ile sağlıkları pahasına milli hazinemizi kurtarmaya çalışıp araştırmaya açılmasını sağlayan kurum personeline 'Mevsimlik İşçi' muamelesi yapılmaktadır. Yirmi dört yıldır Başbakanlık Devlet Arşivleri çalışanları tam olarak ne olduğu belli olmayan, unvanı bulunmayan bir istihdam maddesiyle mevsimlik işçi gibi çalıştırılmaktadır. İhmal edilen bu insanlar muhafazakâr bir yapıya sahip olmasaydı devletin belgelerinin ne halde olacağını düşünmek bile istemeyiz. Yöneticiler, Devlet arşivlerini hastanelerin, kaymakamlıkların alt katında istendiği zaman dosya bulunmayan   köhne mekanlar olarak, çalışanlarını da asık suratlı kişiler olarak algılamaktan vazgeçmelidirler. Arşivcilik sadece üniversitelerdeki derslerle öğrenilen bir meslek değildir. Arşivcilik birikim isteyen, usta çırak ilişkisiyle öğrenilen gerçek bir uzmanlık alanıdır. Yıllardır çalışanların her biri ayrı bir değer ve birçok çalışmanın kaynağı olmuştur. Kurumun hem mevzuat boşluğunun giderilmesi hem de çalışanların özlük haklarının düzeltilmesi için "Milli Arşiv Kanunu" na ihtiyaç vardır.
Millî Arşiv Kanun Tasarısı İle Getirilen Yenilikleri Kısaca Özetlersek;
Kanun tasarısında "Devlet Arşiv Hizmet ve Faaliyetlerinin" düzenlenmesi ve denetlenmesi ile bu faaliyeti yürütmek üzere Başbakanlığa bağlı, müstakil bir "Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü"nün kurulması amaçlanmıştır.
* Tasarıyla, arşive evrak devreden mükellef kurum ve kuruluşların kapsamı genişletilmek suretiyle Genel Müdürlüğe belge devretmek zorunda olan kurum sayısı artırılmıştır.
* Tasarıda, kurum ve kuruluşlar tarafından yanlış anlaşılmalara meydan vermemek amacıyla standart arşiv tanımları yapılmıştır (arşiv malzemesi, arşiv belgesi, arşivlik belge v.s.).
* Genel Müdürlük, 160 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen, ilk defa böylesine kapsamlı bir kanuna kavuşmakla "Kurumsal kimlik" kazanmaktadır.
* Belgenin saklama süreleri ve akıbetinin herhangi bir tereddüde ve inisiyatife mahal vermeden belirlenebilmesi amacıyla, kurum ve kuruluşlara "Saklama Planları", belgeye erişimi kolaylaştırmak üzere de "Dosya Planı" hazırlama mükellefiyeti getirilmiştir.
* Tasarıda arşiv hizmet ve faaliyetlerinin istenilen ölçülerde yürütülebilmesini temin etmek üzere; kurum ve kuruluşlara, kendi hizmetleri sonucunda oluşan arşiv belgeleriyle ilgili "Dosya" ve Saklama" planlarını oluşturma zorunluluğu getirilerek, daha düzenli kurum arşivlerinin kurulması yönünde adım atılmıştır.
* Mükellefler dışında gerçek ve tüzel kişilere çeşitli yollarla geçmiş olan, devlete ait arşiv belgelerini bulunduramayacakları, bu tür belgeleri satın alamayacakları, satamayacakları, ticarî amaçla kopyalarını araştırmacılara açamayacakları açıkça hükme bağlanmıştır.
* Arşivlerle ilgili görevlerini yerine getirmeyerek, belgelerin yok olmasına sebep olanlar, arşiv belgelerini çalanlar, satanlar, bilerek satın alanlar, kasıtlı olarak tahrip edenler ve arşiv belgelerini izinsiz olarak bulundukları yerlerin dışına veya yurtdışına çıkaranlar hakkında ağır cezaî müeyyideler getirilmektedir. Ayrıca elinde devlete ait arşiv belgesi bulunanların, bu belgeleri iki yıl içerisinde Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne devretme mecburiyeti getirilmiştir.
* Özelleştirilen ve ilga edilen mükellef kurum ve kuruluşlara ait belgelerle ilgili hükümler konulmuştur.
* Kurum ve kuruluşların mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği konusunda Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne denetleme yetkisi verilmektedir.
* Bu kanun tasarısı sayesinde "Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"deki cetvele "Arşiv Uzmanı" ve "Arşiv Uzman Yardımcısı" kadroları eklenmektedir. Ayrıca bu tasarı ile diğer kurumlar da "Arşiv Personeli" istihdam etme imkânına kavuşmaktadırlar.
* Bugüne kadar yürürlüğe konulan mevzuatta caydırıcı müeyyidelere yer verilmezken, bu tasarıda yükümlülükler belirlenerek, bunların ihmali karşısındaki cezaî müeyyideler açık hükümlerle ifade edilmiştir.
* Teknolojik gelişmeler paralelinde elektronik ortamlarda teşekkül edebilecek e-belgelerin belirli standartlarda oluşması ve arşivleme prensiplerinin uygulanması konularında da Genel Müdürlüğün etkinliği artırılmıştır.

27 Şubat 2011 Pazar

İSTANBUL VALİLİĞİ BAHÇESİ VE OSMANLI ARŞİVİ HAVA FOTOĞRAFLARI

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Hava Fotoğrafı 1982 ayrıntı
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Hava Fotoğrafı 1982
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Hava Fotoğrafı 2002

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Hava Fotoğrafı 2010


Başbakanlık Osmanlı Arşivi Sultanahmet Binası

BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ'NİN 1950 SENESİ KADROSU

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Çalışanları 1950

UMUM MÜDÜR
Kenan Tuna
MESAİ GRUPLARI VE KADROLAR
MUHTELİF
Halil Tekin Bucaklı
MÜHİMME DEFTERLERİ
Zahir Hasırcıoğlu
Resuhi Baykara
İbrahim H. Atis
Abdülfettah Baykurt
Murtaza Dede
MALİYE DEFTERLERİ
Muzaffer Erdoğan
Rifat Apan
Nijad Göyünç
TELHİS EDİLEN VESİKALAR
Fazıl Işıközlü
Faiz Demiroğlu
Kemal Şenkıl
Lutfi Aygün
Bedri Okyay
Ulviye Doğrucular
Ahmed Tanyeli
Fehmi Pekol
TELHİS KAYDI
Celal Kılınç
Riza Altuncu
İRADE İŞLERİ
Kemal Çolpan (Dahiliye)
Hüsnü Erdemli (Meclis-i Mahsus)
YILDIZ EVRAKI
Muhtar Dağlı
Kemal Talayman
Rukiye Bulut
S. Gürvardar
Tevfik Çağdaş
Şahap Akalın
Mehmed Yiğit
Remzi Gözükara
ALİ EMİRİ TASNİFİ
Nureddin Tür
Muhiddin Kayacık
Turgut Işıksal
Lütfi Hersan
ENDEKS İŞLERİ
Ülker Bilge
Cavide Işıksal
Ayfer Güçlü
TETKİK
Mithat Sertoğlu
Ziya Öğünç
Rauf Tuncay
DAKTİLO İŞLERİ
Ziya Salih Elmalı
Sabri Tunçay
İbrahim Köklüoğlu
HAZİNE-İ HASSA EVRAKI
Hakkı Ş. Önel
DAHİLİYE EVRAKI
Kemal Özerk
Bahaddin Sobutay
Hamdi Maral
Münir Güngörer
Derviş Aybar
Hilmi Karagülle
Sadık Çelebioğlu
Mazhar T. Yürek
Tahir Cantur
Kazım Aydoğan
Osman Dede

29 Mart 2010 Pazartesi

Ermeni Meselesi

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü sitesinden iktibas edilmiştir

Batı kamuoyundaki Ermeni soykırımı iddiaları bugüne kadar doğruluğu ispatlanmamış olan hatırat türü sübjektif bazı yayınlara dayanmaktadır. Halbuki "Tarih belge ile yazılır" hükmü, tüm dünya bilim alemince kabul edilen bir gerçektir. Çünkü arşivlere dayalı bilimsel çalışmalar önyargı ve siyasi yaklaşımları ortadan kaldıracaktır. Arşivler, diğer tarihi kaynaklar arasında gerçeği en objektif şekilde yansıtan otantik belgelerdir. Bu nedenle Batı ülkelerinde siyasi bir yaklaşımla ele alınan Ermeni konusunun tarihin asıl kaynaklarına inilerek değerlendirilmesi gerekir. Tarihi konular ve olaylar hakkında hüküm verebilmek için, tarihin otantik kaynakları olan arşivler, tarih araştırmacıları için gerçek belge niteliğindedir. Türk arşivlerinde araştırma yapmadan yazılacak bir bölge ve dünya tarihinde muhakkak eksikler olacaktır. Ermeni konusu hakkında Batı ülkelerinde yapılan yayınlar birinci elden kaynaklara dayanmadığı için maalesef eksik, hatalı ve sübjektif olmuşlardır. Halbuki Türk arşivlerinde Ermeni konusu ile ilgili milyonlarca belge vardır. Bu belgeler olayları objektif bir şekilde aydınlatacak mahiyettedir. Belgelerin tarihi gerçekleri siyasi, ideolojik ve önyargılı yaklaşımlardan uzak, bilimin ışığında aydınlatılmasına yardımcı olması amacıyla bu sayfa hazırlanmıştır.

Aşağıdaki adrese tıklayarak yüzlerce belgenin görüntü ve metinlerine ulaşabilirsiniz....
 


 

17 Şubat 2009 Salı

Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Kurulduğu binada faaliyetini sürdüren en eski TÜRK müessesesi. (1846-2009)